to that

listen to the pronunciation of to that
الإنجليزية - التركية
(İnşaat) şu

Bu bir postane, şu ise bir bankadır. - This is a post office and that is a bank.

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that is better.

o
bağlaç ki
conj. şu
indeed
aslında

Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor. - Indeed, that place does appear to be far from here.

Esperanto aslında zor değil. - Esperanto indeed is not difficult.

that
{z} (çoğ. those)
that
bu kadar

İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi? - Can a two-year-old boy run that fast?

Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever. - See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.

indeed
Yok canım
to them
onlara

Tom romanı onlara önerdi. - Tom recommended the novel to them.

Onlar gitmeden önce onlara hoşça kal demeye git. - Go say goodbye to them before they leave.

that
(sıfat) öteki
that
Keşke

Keşke onunla gidebilseydim. - I regret that I couldn't go with her.

Keşke sigara içmeyi bıraksa. - I wish that she would stop smoking.

that
(bağlaç) şu, o, ki, diye, için
that
{s} öteki

Bu araba ötekinden daha iyi bir çalışmaya sahip. - This car has a better performance than that one.

indeed
indeed Elbette
indeed
ünlem hakikaten
indeed
gerçeği söylemek gerekirse
indeed
doğrusu

Doğrusunu söylemek gerekirse, o, dilini koparabilirdi. - Indeed, he could have bitten off his tongue.

Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz. - Indeed you know a lot of things, but you're not good at teaching them.

that
böyle

Allah'a inanan kim böyle bir şey yapardı? - Who that believes in God would do such a thing?

Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum. - I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.

that
{z} o, şu: Did you see that? Onu gördün mü? This is a verbena and that's a lantana. Bu mineçiçeği, o da ağaçminesi. After That cat has been up to O kedi yine marifetini göstermiş
that
için

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for man, one giant leap for mankind.

that
diye

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku. - Please read it aloud so that everyone can hear.

to me
bana göre

O, bana göre üç yıl kıdemli. - She is senior to me by three years.

Sen bana göre her şeysin. - You are everything to me.

to you
sana

Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver. - Allow me to introduce Mayuko to you.

Kanatlarım olsa, sana uçarım. - If I had wings, I would fly to you.

that
in that mademki
that
O that
to us
bize

Avukat yeni yasayı bize açıkladı. - The lawyer explained the new law to us.

Bay Hasimoto bize karşı adil. - Mr. Hashimoto is fair to us.

indeed
doğrusu istenirse
indeed
gerçekte

Hayat gerçekten de iyi bir şeydir. - Life is indeed a good thing.

O gerçekten çok zeki. - He is very clever indeed.

to it
ona
to somebody
birini

Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun - You live next to somebody I work with.

to somebody
birine

Çek birine para ödeme yöntemidir. - A check is a method of paying money to somebody.

Bunu başka birine söyle. - Tell it to somebody else.

to someone
birini

Tom tanımadığı birinin yanında oturdu. - Tom sat down next to someone he didn't know.

to you
size

Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir. - You have only to ask for it and it will be given to you.

Üzgünüm size yazmam uzun sürdü. - Sorry it took me so long to write to you.

indeed
gerçekten

Gerçekten teşekkürler, bu çok kullanışlı. - Thanks indeed, handy this!

Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir. - Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.

indeed
hakikaten
indeed
cidden
indeed
sahiden
that
-dığı
that
adl.şu
that
o kadar

Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı. - This song is so moving that it brings tears to my eyes.

Havanın o kadar iyi olması tesadüftür. - It is lucky that the weather should be so nice.

that
ki o

Ne yazık ki o yatakta hastaydı. - I regret to say that he is ill in bed.

Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi. - My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.

that
öylesine

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik. - It was such a hot day that we went swimming.

Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi. - My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.

that
-diği(ni)
that
ki
that
-en
that
-diği
that
-dığı(nı)
that
ki onu

Bu o kadar ağır bir kutu ki onu taşıyamam. - This is so heavy a box that I can't carry it.

O kadar iyi bir kitap ki onu üç kez okudum. - That was so good a book that I read it three times.

that
-an
that
ki ona

O, o kadar hızlı koştu ki ona yetişemedim. - He ran so fast that I couldn't catch up with him.

Tom o kadar hızlı koştu ki ona yetişemedim. - Tom ran so fast that I couldn't catch him.

to someone
birine

Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim. - If you don't want this, I'll give it to someone else.

Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz. - In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.

indeed
(ünlem) Öyle mi? ; No,indeed! Hiç de öyle değil. Yok canım. Yes, indeed ! Elbette
indeed
(ünlem) Hakikaten, gerçekten, doğrusu
that
yaptığı
to it
o
to me
bendene
to this
Bunun

Bunun için anahtarınız var mı? - Do you have the key to this?

Bunun için görünenden daha fazlası varsa, umarım bana söylersin. - If there's more to this than meets the eye, I hope you'll tell me.

to you
senine
to you
sizlerin
to your
için
indeed
ünlem Öyle mi? No
indeed
indeed! Hiç de öyle değil
to her
ona
to him
ona

Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok. - I've got nothing to say to him.

Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz. - You may as well say it to him in advance.

to someone
hatır için as a favor
to this
buna

Sonunda buna alışacağımdan oldukça eminim. - I'm pretty sure I'll get used to this eventually.

Buna alışabildiğimi düşünüyorum. - I think I could get used to this.

الإنجليزية - الإنجليزية
thereto
So, so much; very

I did the run last year, and it wasn't that difficult.

indeed

That it is.

Which, who

I like the song that you wrote.

That thing

That was an interesting example.

To a given extent or degree; particularly

I'm just not that sick.

The (thing) being indicated (at a distance from the speaker, or previously mentioned, or at another time)

That battle was in 1450.

Connecting noun clause (as involving reported speech etc.)

He told me that the book is a good read.

Connecting a subordinate clause indicating purpose

He must die that others might live.

to such a degree
singular and at a distance from the speaker
{s} pronoun used to indicate a specific person or thing
conj. in order for
As a relative pronoun, that is equivalent to who or which, serving to point out, and make definite, a person or thing spoken of, or alluded to, before, and may be either singular or plural
As a demonstrative pronoun pl
(pro ) mot, moht; rU, roo
pron. pronoun used to indicate a specific person or thing
That, as a demonstrative, may precede the noun to which it refers; as, that which he has said is true; those in the basket are good apples
As an adjective, that has the same demonstrative force as the pronoun, but is followed by a noun
{c} because

You'll suffer because of that. - You will suffer because of that.

You will suffer because of that. - You'll suffer because of that.

{p} which, who, the thing
Those, that usually points out, or refers to, a person or thing previously mentioned, or supposed to be understood
To it
thereto
that
Connecting clauses involving reported speech etc
that
dat
that
as
to it
to that; "with all the appurtenances fitting thereto"
to this
hereto
to that

    التركية النطق

    tı dhıt

    النطق

    /tə ᴛʜət/ /tə ðət/

    علم أصول الكلمات

    [ t&, tu, 'tü ] (preposition.) before 12th century. Middle English, from Old English tO; akin to Old High German zuo to, Latin donec as long as, until.
المفضلات