Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Kilisenin yakından çan sesini duyabiliyorduk.
- We could hear the bells ringing from a nearby church.
Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim.
- If you don't want this, I'll give it to someone else.
Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
Kulaklarındaki devamlı tiz çınlama Tom'u çılgına çeviriyor.
- The constant, high-pitched ringing in Tom's ears is driving him crazy.