Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
- She asked for my permission to use the telephone.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
- He wanted my permission to use the telephone.
John, zil çalar çalmaz ayağa fırladı.
- John jumped to his feet the moment the bell rang.
Beni istediğiniz zaman zili çalın.
- Ring the bell when you want me.
Yangın durumunda, çanı çal.
- In case of fire, ring the bell.
Kilise çanları çalıyor.
- The church bells are ringing.
En iyi şey ona telefon etmektir.
- The best thing is to telephone her.
Tam sana telefon etmek üzereyken senin telgrafın geldi.
- Your telegram arrived just as I was about to telephone you.
Beklenenin tersine telefon etmedi.
- She didn't telephone after all.
En iyi şey ona telefon etmektir.
- The best thing is to telephone her.
Tom alısün ahizesini alıp kulağına koydu.
- Tom picked up the telephone receiver and put it to his ear.
O meşgul bir adam,onunla ancak telefonla iletişime geçebilirsin.
- He is a busy man, so you can only get in touch with him by telephone.
Telefonlardan hiçbiri çalışmıyor.
- None of the telephones are working.
Vinny, you tosser, it's Keith. I thought you were back today. I'm in town. Bell us on the mobile.''.
... the telephone video. ...
... to take me to my speech. I got into the back seat of the car and there was a telephone ...