Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

to talk shop: see shop

listen to the pronunciation of to talk shop: see shop
الإنجليزية - التركية

تعريف to talk shop: see shop في الإنجليزية التركية القاموس.

talk
konuşmak

Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız? - It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?

Amcanla konuşmak istiyorum. - I want to talk to your uncle.

talk
sohbet

Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler. - They stayed up late talking.

Bir fincan kahve içerken sohbet ettik. - We talked over a cup of coffee.

talk
konuşma

Dayınla konuşmak istiyorum. - I want to talk with your uncle.

Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor. - Talking in the library is not allowed.

talk
{i} laf

Konuşurken lafımı bölme. - Don't interrupt me while I'm talking.

Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor. - Giving advice to him is like talking to a brick wall.

talk
hakkında konuşmak

Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız? - It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?

Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi. - No one wanted to talk about it.

talk
boş laf
talk
{f} konuş

Çeşitli şeyler hakkında konuştuk. - We talked about various things.

Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor. - Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.

talk
görüşme

Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı. - Ceasefire talks began in July 1951.

Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak. - Peace talks will begin next week.

talk
konuşma biçimi

Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim. - I just love the way Tom talks.

Onun konuşma biçimini seviyor. - He likes the way she talks.

talk
lakırdı etmek
talk
{i} dedikodu

Tom şehrin dedikodusuydu. - Tom was the talk of the town.

O, şehrin dedikodusuydu. - He was the talk of the town.

talk
hükmü geçmek
talk
(Nükleer Bilimler) konuşum
talk
konuşmak: She taught her parrot how to talk. Papağanına konuşmayı öğretti. Be quiet when I'm talking to you! Seninle konuştuğum zaman
talk
{i} söylenti
talk
{f} görüşmek

Biz seninle görüşmek istiyoruz. - We want to talk to you.

الإنجليزية - الإنجليزية
talk
to talk shop: see shop
المفضلات