Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
- If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
- You were lucky to survive the attack.
Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
- If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
- We will need this to survive.
Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
- We will need this to survive.
Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
- Tom understands what it takes to survive.
Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.
- Small businesses will have to tighten their belts to survive.
Borca girmeden Tokyo gibi büyük bir şehirde ayakta kalmak zor.
- It's really difficult to survive in a big city like Tokyo without endebting oneself.
Yaşamayı sürdürmek için tek yolumuz insani dayanışmadır.
- Human interdependence is our only way to survive.
Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.
- The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.
Hayatta kalabilmen bir mucize.
- It's a miracle that you were able to survive.
He was survived by his spouse and three children.
He did not survive the accident.
... All creatures need to grab their share of this energy to survive. ...
... billion is on the table. Of course it's on the table. That's probably not going to survive, ...