to such a degree

listen to the pronunciation of to such a degree
الإنجليزية - التركية

تعريف to such a degree في الإنجليزية التركية القاموس.

that
o
that
bağlaç ki
that
{z} (çoğ. those)
that
bu kadar

İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi? - Can a two-year-old boy run that fast?

Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever. - See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.

that
(sıfat) öteki
that
Keşke

Keşke Tom daha iyi bir Fransızca konuşanı olabilse. - Tom wishes that he could be a better French speaker.

Keşke sigara içmeyi bıraksa. - I wish that she would stop smoking.

that
için

O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı. - He began to work for that company last year.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for man, one giant leap for mankind.

that
in that mademki
that
diye

Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku. - Please read it aloud so that everyone can hear.

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

to a degree
biraz
that
-dığı
that
adl.şu
that
o kadar

O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz. - He is such a bad person that everybody dislikes him.

Havanın o kadar iyi olması tesadüftür. - It is lucky that the weather should be so nice.

that
ki o

Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi. - My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.

Babam o kadar yaşlıdır ki o çalışamaz. - My father is so old that he can't work.

that
öylesine

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik. - It was such a hot day that we went swimming.

Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi. - My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.

that
-diği(ni)
that
ki
that
-en
that
-diği
such a degree
Böyle bir derece
to a degree
bir ölçüde
to a degree
bir noktaya kadar
to a degree
bir dereceye kadar

Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim. - I agree with you to a degree.

to a degree
birazcık
الإنجليزية - الإنجليزية
that
to a degree
to a large extent, to a great extent
to such a degree

    الواصلة

    to such a de·gree

    التركية النطق

    tı sʌç ı dîgri

    النطق

    /tə ˈsəʧ ə dəˈgrē/ /tə ˈsʌʧ ə dɪˈɡriː/
المفضلات