to strengthen (a supporting beam) by fastening a second beam alongside it

listen to the pronunciation of to strengthen (a supporting beam) by fastening a second beam alongside it
الإنجليزية - التركية

تعريف to strengthen (a supporting beam) by fastening a second beam alongside it في الإنجليزية التركية القاموس.

sister
{i} abla

O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir. - Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.

Mary Tom'un ablasıdır. - Mary is Tom's older sister.

sister
kız kardeş

Bunlar benim kız kardeşimin dergileri. - These are my sister's magazines.

Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti. - Yesterday my sister went to Kobe.

sister
{i} kardeş

O, bana kız kardeşini tanıttı. - He introduced his sister to me.

Bunlar benim kız kardeşimin dergileri. - These are my sister's magazines.

sister
yenge

Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir. - The sister of your father or mother is your aunt.

İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti. - Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.

sister
{i} hemşire

Kız kardeşim hemşiredir. - My sister is a nurse.

Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın. - Sister, don't let this patient out of your sight.

sister
bacı
sister
kızkardeş gibi

Mary ve Alice kızkardeş gibiler. - Mary and Alice are like sisters.

Mary ve ben kızkardeş gibiyiz. - Mary and I are like sisters.

sister
simil
sister
hastabakıcı
sister
hemcins
sister
half sister üvey kızkardeş lay sister rahibe namzedi
sister
sisterly s
sister
baldız

Baldızım beş yıl içinde dört çocuğa sahipti. - My sister-in-law had four children in five years.

Baldızım beni yeni evlerinde öğle yemeğine davet etti. - My sister-in-law invited me to lunch in their new house.

sister
{i} rahibe

Tom'un kızkardeşi bir rahibe. - Tom's sister is a nun.

1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi. - In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.

sister
{i} kızkardeş

Kızkardeşini görmek istiyorum. - I want to see your sister.

O, kızkardeşi Mary'yi aradı. - He called his sister, Mary.

sister
sisterinlawgörümce
sister
kardeş aynı cinsten olan kimse veya şey
الإنجليزية - الإنجليزية
sister

I’m trying to correct my sagging floor by sistering the joists.

to strengthen (a supporting beam) by fastening a second beam alongside it

    الواصلة

    to strength·en (a sup·port·ing beam) by fas·ten·ing a sec·ond beam a·long·side it

    النطق

المفضلات