Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
- The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
- Jack and Betty have been going steady for a month.
Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?
- Could you speak more slowly, please?
Lütfen daha yavaş konuşun.
- Please speak more slowly.
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Nüfusta sürekli bir artış vardı.
- There was a steady increase in population.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I never had a steady job.
Bu günlerde iş çok kesat.
- Business is so slow these days.
İşler gerçekten kesatlaştı.
- Business has really slowed down.
Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
Oyun yavaş ve sıkıcıydı.
- The game was slow, and it was also boring.
Saat on dakika geri kalmış.
- The clock is ten minutes slow.
Saatimi ayarlamalıyım. Geri kalmış.
- I must adjust my watch. It's slow.
Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
- He's got a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
- Tom has a steady girlfriend.
Tom yavaşlamamı söyledi.
- Tom told me to slow down.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bu tablo, sabit değildir.
- This table isn't steady.
Bu merdiveni sabit tutun.
- Hold this ladder steady.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- In childhood, time passes slowly.
Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
- Time passed very slowly this week.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
Sebebi saatimin beş dakika geri kalmasıydı.
- That was because my watch was five minutes slow.
... out keeps the level of the bathtub steady. Okay? That’s replacement level bathtub ...
... The moon keeps Earth steady. ...