O bir sıçrama ile suya atladı.
- He jumped into the water with a splash.
Tom bir sıçrama ile suya atladı.
- Tom jumped into the water with a splash.
Daha önce, kaldırımda yürürken bir araba sürdü ve üzerime su sıçradı. Şuna bak! Eteğim ve ayakkabılarımın hepsi çamurlu.
- Earlier, as I was walking down the sidewalk, a car drove by and splashed water on me. Look at this! My skirt and shoes are all muddy.
Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.
- The passing car splashed muddy water on me.
Sen hiç bir çocuk olarak lastik çizmelerini giymedin mi ve su birikintisinde su sıçratarak eğlenmedin mi?
- Didn't you ever put on rubber boots as a kid and have fun splashing water in puddles?
Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
- A raindrop splashed on her cheek.
Çocuklar su kaydırağına geldiklerinde su sıçratmayı seviyorlar.
- Children enjoying making a splash in water as they come off a waterslide.
Geçen bir araba üzerimize su sıçrattı.
- A passing car splashed water on us.
Daryl Hannah makes a splash as she rolls back the years with a new look.
Çocuklar su kaydırağına geldiklerinde su sıçratmayı seviyorlar.
- Children enjoying making a splash in water as they come off a waterslide.
Tom Mary'nin yüzüne su sıçratmaya devam etti.
- Tom kept splashing water in Mary's face.
In the two years following Midway, Japanese shipyards managed to splash only six additional fleet carriers. The United States in the same period added seventeen, along with ten medium carriers and eighty-six escort carriers.
I know the reason I feel so blessed / My heart still splashes inside my chest.
The new movie made quite a splash upon its release.
water splashed everywhere.