Gösteri akşam saat yedide yayında olacak.
- The show will be on the air at 7 p.m.
Bana resmi gösterir misin?
- Will you show me the picture?
Tom'un Mary'ye göstermek istediği bir şey vardı.
- Tom had something he wanted to show Mary.
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone says the view from here is beautiful.
Tokyo'nun gece görüntüsü muhteşemdir.
- The night view of Tokyo is wonderful.
Dünyanın Ay'dan görünümü, 20. yüzyılın simgesel görüntülerinden biridir.
- The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
- The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
Bu geçerli bir bakış açısıdır.
- This is a valid point of view.
Bana resmi gösterir misin?
- Will you show me the picture?
Ah! Onu bana göster lütfen.
- Oh! Show it to me please.
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
O, onlara karşı çok nazikti.
- He was very kind to them.
Çiçek sergisinde güllerini sergileyeceğim.
- I'm going to exhibit my roses at the flower show.
Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
- Our showroom made a hit with young ladies.
Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- Can you show me another magic trick?
Tom bana bir sihirbazlık numarası gösterdi.
- Tom showed me a magic trick.
Bana göre bir anlamı yok.
- It doesn't make sense to me.
O bana göre iki yıl kıdemli.
- She is senior to me by two years.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Bir kuş olsam, sana uçabilirim.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.
- Tom's strength training began to show results.
Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.
- The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous.
İşi insanları eğlendirmek olan ve şovlara katılan kişi bir eğlendiren kimsedir.
- The man whose work it is to amuse people who attend a show is an entertainer.
O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.
- He puts on a show of being impartial and unbiased, but I think he's just a guy with no opinion of his own.
Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Don't you think this is a good opportunity to show off your talents?
Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.
- This is a big opportunity for you to show what you can do.
Bu gösterişli elbise benim için uygun değil.
- This showy dress isn't appropriate for me.
Tom gösteriş budalasının tekidir.
- Tom is such a show off.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
Tom bize yazacağını söyledi.
- Tom said he would write to us.
Bana işin inceliklerini gösterdi.
- He showed me the ropes.
Tom bugün işe gelmedi.
- Tom didn't show up for work today.
En sevdiğim TV programı iptal edildi.
- My favorite TV show's been canceled.
Sami bu çocuk TV programını sever.
- Sami loves this children's TV show.
Tom duşta şarkı söylemekten hoşlanır.
- Tom likes to sing in the shower.
Size bir şey söylemek istiyorum.
- I want to show you something.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- I will write to you as soon as I can.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
O, teşhir vitrinine göz attı.
- She looked in at the show window.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Comédie Française, Molière'in oyunlarını gösteren tiyatrodur.
- The Comédie Française is the theater that shows Molière's plays.
O, yeni oyununun el yazmasını bana gösterdi.
- He showed me the manuscript of his new play.
Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
- Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
Tom hâlâ hayatta olsaydı bugün nasıl görünürdü?Aşağıdaki fotograf kullanımı, bunun bir cevabını bulmaya çalışıyor.
- How would Tom look today if he were still alive? The following photomanipulation attempts to find an answer to this.
Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.
- In relation to this, I am to blame.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Sonunda buna alışacağımdan oldukça eminim.
- I'm pretty sure I'll get used to this eventually.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
To view the desktop, click the small desktop icon on the bottom of your screen.
It was Apple's usual dog and pony show.
Let's catch a show.
television show.
dog show.
show of force.
The dog sounds ferocious but it's all show.
He played AA ball for years, but never made it to the show.
Your bald patch is starting to show.
... Show me seafood restaurants in Santa Cruz. ...
... She's coming to the show? ...