Bağırmak istemiyorum.
- I don't want to shout.
Bağırmak zorunda değilsin.
- You don't have to shout.
Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- They were all hoarse from shouting.
Bağırmanıza gerek yok. Sizi duyabiliyorum.
- You don't have to shout. I can hear you.
Sesinin çıktığı kadar bağırdı.
- He shouted at the top of his voice.
Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.
- They shouted as loudly as they could.
Birinin bağırdığını duyduk.
- We heard somebody shout.
Her ev diğerine bağırma mesafesindedir.
- Each house is within shouting distance of another.
Man at the bar cos it was his shout.
... I'D LIKE TO ALSO SEND A SHOUT OUT TO ABNER JOHNSON. ...