Kürek çekmek için göle gittik.
- We went to the lake to row a boat.
Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
- Tom always wants to sit in the front row.
Tom iki sıra önümde oturdu.
- Tom sat two rows ahead of me.
Kavgacı ya da sarhoş müşterilere dikkat edin.
- Watch out for rowdy or drunk customers.
Konserde herkes kavgaya karıştı!
- Everybody row in concert!
Nöbetleşe kürek çekelim.
- Let's take turns rowing the boat.
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.
- Tom didn't have the courage to pull the trigger.
Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
- I need a tool for pulling weeds in my garden.
Kürek çekmek için göle gittik.
- We went to the lake to row a boat.
Nehirde kürek çekmeye devam ettikçe, suyun berraklığı beni afallattı.
- As I rowed out into the river, the clearness of the water astounded me.
Kürek çekmek için göle gittik.
- We went to the lake to row a boat.
O, oğlunun kulağını çekti.
- He pulled his son by the ear.
İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
- The two children pulled at the rope until it broke.
Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
- The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
It had been a sort of race hitherto, and the rowers, with set teeth and compressed lips, had pulled stroke for stroke.
Who's making that row?.
... HOW ABOUT "ROW ROW ROW YOUR BOAT"? ...
... OK, the gentleman in the first row. ...