O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Araraquara'da nadir bir Amerikan papağanı satın aldım.
- I bought a rare macaw in Araraquara.
Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Frank pretended to rare back as if bedazzled, shielding his eyes with a forearm.