Kardeşler kavga etmemelidir.
- Sisters should not quarrel.
Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.
- Our friendship is greater than our quarrels.
Seninle tartışmak istemiyorum.
- I don't want to quarrel with you.
Lütfen tartışmaktan vazgeçin.
- Please cease from quarreling.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
- We must put an end to this kind of quarrel.
Ben münakaşaya karıştım.
- I was involved in the quarrel.
Onun, onunla tartışmaya niyeti yoktu.
- She had no intention of quarreling with him.
Önemsiz şeyler hakkında onunla tartışmayacak kadar akıllıyım.
- I know better than to quarrel with her about trifles.
Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.
- Tom and Jane quarreled, but they made up the next morning.
Dün ağabeyim ile tartıştım.
- I quarrelled with my older brother yesterday.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
- We must put an end to this kind of quarrel.
... meant to be. They quarrel and Jim stomps off, but then he finds out through the grapevine ...