Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
- We had no choice except to put up with it.
Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
- I shouldn't have to put up with this noise.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
- A bear can climb a tree.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
I put up with a lot of nonsense, but this is too much.