Hiç kimse benim ülkemi övmek istemiyor.
- Nobody wants to praise my country.
Hiç kimse ülkemi övmek istemedi.
- Nobody wanted to praise my country.
O, övgünün kılık değiştirmiş bir hiciv olduğunu fark etmedi.
- He was not aware that the praise was a satire in disguise.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
Yeni Yıl Günü birçok Japon ibadet etmek için türbeye giderler.
- On New Year's Day many Japanese go to the shrine to worship.
Tarikatımız ibadetlerinde sadece Zebur'daki ilahileri okumaktadır.
- Our denomination practices exclusive psalmody in worship.
Sabah ibadeti saat on birde başlar.
- Morning worship begins at eleven o'clock.
Oğlunu övdüğümde çok dikkatlice dinledi.
- She listened very carefully when I praised her son.
Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
- Praise stimulates students to work hard.
O, bir taraftan raporumu methetti diğer taraftan onu eleştirdi.
- On one hand he praised my report, but on the other hand he criticized it.
O bir hayat kurtardığı için methedildi.
- He was praised for saving a life.
Taparcasına hayranlık duymak tehlikeli bir şey.
- Hero worship is a dangerous thing.
Bu piç, herkesin ona ibadet etmesi gerektiğini düşünüyor.
- This bastard thinks that everyone should worship him.
Yeni Yıl Günü birçok Japon ibadet etmek için türbeye giderler.
- On New Year's Day many Japanese go to the shrine to worship.
Senatörler benim hareketimi övüyorlardı.
- The senators will praise my act.
Silvia'nın onu övmeyen sert bir babası vardı.
- Silvia had a stern father who never praised her.
Hiç kimse ülkemi övmek istemedi.
- Nobody wanted to praise my country.
Koministler paraya tapmazlar.
- Communists don't worship money.