Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
- I had to postpone my appointment.
Oyunu ertelemek zorunda kalacağız.
- We'll have to postpone the game.
Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
- I don't know why the meeting was postponed.
Gidişini ertelemeye karar verdi.
- He decided to postpone his departure.
Gidişini ertelemeye karar verdi.
- He decided to postpone his departure.
Tom ve Mary bir hafta süreyle partiyi erteleme kararı aldı.
- Tom and Mary agreed to postpone the party for a week.
Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.
- The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st.
Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The meeting was adjourned until the following week.
Komite üyeleri oturuma son vermek istese de, başkan devam etmek istiyor.
- The Chair wants to continue, even though the committee members want to adjourn.
NASA will roll back the shuttle launch due to bad weather.