Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Note: There is much used in composition, and often has the sense of a pronoun. See thereabout, thereafter, therefrom, etc.