Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Seni yalanlamama izin ver.
- Allow me to contradict you.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Bakan kendi ifadesiyle çelişti.
- The minister contradicted his own statement.
Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.
- No one dares to contradict his employer for fear of being fired.
Seninle ters düşmekten nefret ediyorum.
- I hate to contradict you.