İtaat etmekten başka bir seçenek yoktu.
- There was no option but to obey.
Onun kararına itaat etmek zorunda kaldı.
- He had to obey her decision.
Ona itaat etmekten başka bir şey yapamıyorum.
- I can't do anything but obey him.
Emirlere itaat etmek zorundayız.
- We have to obey orders.
Yasalara riayet etmek görevimizdir.
- It is our duty to obey the law.
Her zaman kurallara uymak zorundayız.
- We always have to obey the rules.
Kurallara uymak zorundayız.
- We have to obey the rules.
They were all taught by Triton, to obay / To the long raynes, at her commaundement .