Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
- Tom turned the knob and pushed the door open.
Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Geri dönmek zorunda kalacağız.
- We're going to have to turn back.
Geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler.
- They sang on the stage in turn.
Saçları beyaza dönüştü.
- His hair has turned white.
Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
- Modern science has turned many impossibilities into possibilities.