Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Meselenin püf noktası odur.
- That's the crux of the matter.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
- I can't agree with them on this matter.
Madde sıcaklığa göre hal değiştirir.
- Matter changes its form according to temperature.
Madde katı, sıvı veya gaz olarak bulunabilir.
- Matter can exist as a solid, liquid, or gas.
Yukarıda belirtilen hususlarda acil görüşünüzü talep ediyoruz.
- We now request your opinion in the above-referenced matter.
Bu hususla hiçbir ilgim yok.
- I have nothing to do with this matter.
Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- It doesn't matter what he said.
Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
- It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
Bu konuyu tartışmak için özel bir isteğim yok.
- I have no particular desire to discuss that matter.
Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim?
- May I talk with you in private about the matter?
Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- It doesn't matter what he said.
Ne zaman geldiğin önemli değil.
- It doesn't matter when you come.
Durumun ne olduğunu açıkladım.
- I explained what the matter was.
Bu maddenin normal durumu katıdır.
- The common state of this matter is solid.
Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- I must confer with my colleagues on the matter.
Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
- No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
Benim için farketmez.
- It doesn't matter to me.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
- I am looking at the matter from a different viewpoint.
Neden senin için bu kadar önemli?
- Why does it matter so much to you?
Dil önemli bir konudur, bu nedenle dilbilimcilere bırakmayın.
- Language is an important matter, so don't leave it to the linguists.
Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
- I would like to talk with you about this matter.
Onun herhangi bir sorunu mu var?
- Is anything the matter with him?
Önemli olan tek şey, işi yapabilip yapamayacağındır.
- The only thing that matters is whether or not you can do the job.
Tom tembel bir çocuk değildir, İşin aslına bakarsanız, o çok çalışır.
- Tom is not a lazy boy. As a matter of fact, he works hard.
Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.
- No matter where you look you can see damage caused by the earthquake.
Dert olabilecek hiçbir şey yok.
- There's nothing the matter.
Ne yaparsam yapayım, Tom her zaman şikâyet eder.
- No matter what I do, Tom always complains.
İş ne kadar zor olursa olsun Tom asla şikayet etmez.
- Tom never complains, no matter how hard the work is.
Hollanda'da nereye gidersen git farketmez, yel değirmenlerini göreceksin.
- It doesn't matter where you go in Holland, you'll see windmills.
Ne dersen de farketmez, sana asla inanmayacağım.
- No matter what you say, I will never believe you.
Besides, if it had been out of doors I had not mattered it so much; but with my own servant, in my own house, under my own roof.
Sorry for pouring ketchup on your clean white shirt! - Oh, don't worry, it does not matter.
a trivial matter.
He always took some reading matter with him on the plane.
... the ones that set their own path. But the paths that matter most are the paths that ...
... fact of the matter is, we used the same advisers, and they say it's the same plan. ...