to make payment or atonement; to atone

listen to the pronunciation of to make payment or atonement; to atone
الإنجليزية - التركية

تعريف to make payment or atonement; to atone في الإنجليزية التركية القاموس.

satisfy
tatmin etmek

O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı. - He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.

Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir. - Our policy is to satisfy our customers.

satisfy
{f} memnun etmek

Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir. - Some doctors will say anything to satisfy their patients.

Tom'u memnun etmek imkansız. - Tom is impossible to satisfy.

satisfy
{f} 1. hoşnut etmek, memnun etmek: Nothing satisfies him; he is always complaining. Hiçbir şeyden hoşnut değil; hep şikâyet ediyor. He is not
satisfy
{f} doyurmak
satisfy
{f} cevap vermek
satisfy
kandırmak
satisfy
tatmin et

Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu. - This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.

Şirket her zaman müşterilerini tatmin etmeye çalışır. - The company always strives to satisfy its customers.

satisfy
gidermek
satisfy
sevindirmek
satisfy
karşılamak

Seni karşılamak için seçildim. - I was chosen to satisfy you.

satisfy
{f} ikna etmek
satisfy
(fiil) cevap vermek, memnun etmek, tatmin etmek, hoşnut etmek, ödemek, yerine getirmek, karşılamak, inandırmak, ikna etmek, gidermek, doyurmak
satisfy
satisfying tatmin edici
satisfy
şartlarını yerine getirmek
satisfy
yetmek
satisfy
hoşnut etmek, memnun etmek: Nothing satisfies him; he is always complaining. Hiçbir şeyden hoşnut değil; hep şikâyet ediyor. He is not
الإنجليزية - الإنجليزية
satisfy
to make payment or atonement; to atone
المفضلات