Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- Tom has been trying hard to impress his father.
Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.
- Tom did it just to impress Mary.
Manzaradan derinden etkilendim.
- I was deeply impressed by the scenery.
Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
- I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
Henderson impressed in his first game as captain.