to lying

listen to the pronunciation of to lying
الإنجليزية - التركية
yalana şerbetli very prone
yatış
{i} yalan söyleme

O yalan söylemeye çekinmez. - He has no scruples about lying.

Tom Mary'yi açık açık yalan söylemekle suçladı. - Tom accused Mary of lying through her teeth.

{i} yalancılık
{f} uzan

Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor. - Tom is lying on the sofa watching TV.

Köpeğimi bahçemizdeki ağacın altında uzanırken buldum. - I found my dog lying under the tree in our yard.

loğusalık
bulunan
yalan söyleyerek
yatma

Bütün gün yatakta yatmaktan usandım. - I got tired of lying in bed all day.

uzanan
yatan

Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti. - Tom noticed a drunk lying in the street.

Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz. - We can see wild animals lying in the grass.

untruthfulness
yalancılık
to lie
yalan olmak
lying
(Tıp) 1.Doğum, çocuk doğurma
lying
lie yat/yalan söyle
lying
lying to faça edip yatma
lying
{i} yatacak yer
lying
(Askeri) YALANCI, YALANCILIK
lying
(Tıp) Lohusalık. (Bakınız: Child-bed)
lying
yatacaklying çocuk doğurma
lying
uzanma

Uzanmadığını biliyorum. - I know you're not lying.

Kyoko, çimde uzanmaktadır. - Kyoko is lying on the grass.

to lie
bom atmak
to lying

    الواصلة

    to ly·ing

    التركية النطق

    tı layîng

    النطق

    /tə ˈlīəɴɢ/ /tə ˈlaɪɪŋ/

    فيديوهات

    ... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...
    ... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...
المفضلات