Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
O, onu duymaktan mutlu olurdu.
- He would be glad to hear that.
Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.
- I don't want to hear any more excuses.
O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
- Do you want to hear the new song I'm working on?
Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone in the class has to learn the poem by heart.
Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.
- I've heard French is a difficult language to learn.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to hearing from you soon.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
- I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Your case will be heard at the end of the month.