الإنجليزية - التركية
تعريف to hit; to knock; to pound; to strike في الإنجليزية التركية القاموس.
- beat
- tokmaklamak
- beat
- hırpalamak
- beat
- atım
- beat
- tempo
Tom davulu yavaş bir tempoda çaldı.
-Tom beat the drum at a slow tempo.
Ritmi hissedin ve tempoyu takip edin.
-Feel the rhythm and follow the beat.
- beat
- yenmek
Tom'u yenmek zor olacak.
-Tom will be difficult to beat.
Tom'u yenmek imkansızdır.
-Tom is impossible to beat.
- beat
- vurmak
- beat
- Devriye polisi
- beat
- {f} çırpmak
Yumurtaları çırpmak için karıştırıcı kullanacak mısın?
-Are you going to use the blender to beat the eggs?
- beat
- {f} vur, çarp
- beat
- (sıfat) bitkin, çok yorgun, turşu gibi (Argo); asi
- beat
- {i} sürgün avı
- beat
- (Askeri) DÖVMEK, VURMAK, YENMEK
- beat
- darbeden ileri gelen ses
- beat
- birbirine yakın iki sesin meydana getirdigi ritmik çatlşma sesi
- beat
- {i} vurma sesi
- beat
- {s} çok yorgun, pestili çıkmış
- beat
- yenilmiş
- beat
- {s} bitkin
- beat
- {i} müz. tempo
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف to hit; to knock; to pound; to strike في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- beat
As soon as she heard the news, she went into a rage and beat the wall with her fists until her knuckles bled.
to hit; to knock; to pound; to strike
النطق
Resimler
المفضلات