Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.
- We can not carry on conversation in such a noisy room.
Kalmaya ve babasının işini sürdürmeye karar verdi.
- He decided to stay and carry on his father's business.
Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
- We have no choice but to carry on.
It is difficult to carry on a conversation with so many distractions.