Dünyayı keşfetmek ve bir maceraya devam etmek istiyorum.
- I want to explore the world and go on an adventure.
Böyle devam etmek benim için kesinlikle imkansızdır.
- It's absolutely impossible for me to go on like this.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- He felt that something was about to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We have to find out what happened to Tom.
Bizim güneşimizin yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisi tükenecektir. Bu olduğunda herhangi biri etraftaysa, onlar dünyayı terk edip yeni bir gezegen bulmak zorunda kalacaklar.
- Our sun will run out of energy in about five billion years. If anyone is around when it happens, they’ll have to leave Earth and find a new planet.
Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- I want to get a haircut before I go on the trip.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
I really don't want to know what goes on between you and your boyfriend behind closed doors.
The millennium passed off without any disasters.
Take an umbrella in case it happens to rain.
Unexpectedly, in a nook close by the farmhouse, he happened upon a spot where the vintage had actually commenced.
... pay additional money, no additional $6,000. That's not going to happen. ...
... rate it needs to happen. ...