Çöpü ayırmak önemlidir.
- It's important to separate the rubbish.
Telleri ayırmak zorunda kalacağız.
- We'll have to separate the wires.
Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
- They each paid separately.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Tom karısından ve çocuklarından ayrılmayı istemiyordu.
- Tom didn't like being separated from his wife and children.
Ailesinden ayrılmayı sevmiyordu.
- He didn't like being separated from his family.
Guangdong'u Guangxi'den ne ayırıyor?
- What separates Guangdong from Guangxi?
Dili kültürden ayıramazsınız.
- You can't separate language from culture.
Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.
- It is not always easy to separate right from wrong.
Siyaseti dinden ayırmalıyız.
- We must separate politics from religion.