İstifa etmekten başka seçeneği yoktu.
- He has no choice but to resign.
O, sonunda istifa etmek zorunda bırakıldı.
- He was finally forced to resign.
Çekilme hayatın ilk dersidir.
- Resignation is the first lesson of life.
Onlar belediye başkanının çekilmesini istediler.
- They demanded that the mayor should resign.
Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
- I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.
Şirket insanların gönüllü olarak istifa etmeleri için yalvardı.
- The company appealed for people to take voluntary resignation.
And if the perfection of well-speaking might bring any glorie sutable unto a great personage , Scipio and Lelius would never have resigned the honour of their Comedies unto an Affrican servant .