to give birth to

listen to the pronunciation of to give birth to
الإنجليزية - التركية
vermek
have
it has geçmi zaman had malik olmak
give birth to
(deyim) yol açmak
have
{f} almak

Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım. - I have to buy a new carpet for this room.

Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım. - I have to buy a car this weekend.

give birth to
doğum yapmak
give birth to
meydana getirmek
have
eline ulaşmak
have
izin vermek

Gitmene izin vermek zorundayım. - I have to let you go.

İçeri girmeme izin vermek zorundasın. - You have to let me in.

have
doğurmak
have
{f} elde etmek

Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak. - Tom will have only one chance to get that right.

Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın. - If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.

give birth to
doğurmak

Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir. - Many midwives are needed in order to give birth to the future.

give birth to
doğur

Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir. - Mary intends not to give birth to more than two children.

Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir. - Many midwives are needed in order to give birth to the future.

have
geçirmek

Sadece birlikte biraz zaman geçirmek istedim. - I just wanted to have some time together.

Yarına kadar görevi gözden geçirmek zorundayım. - I have to go through the task by tomorrow.

have
içmek

Artık onu, içmekten alıkoymalıyız. - We have to stop him from drinking any more.

Biz biraz şarap içmek istiyoruz. - We'd like to have some wine.

have
sahip ol

Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir. - If you are going abroad, it's necessary to have a passport.

Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı. - It must be nice to have friends in high places.

have
davet etmek

Faturayı ödemek zorunda kaldım! Bir dahaki sefere, onlar beni davet etmek zorunda kalacaklar. - I had to pay the bill! The next time, I'll have them invite me.

Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var. - I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.

give birth to
Kaynağı olmak
have
{f} olmak

Mezun olmak için yeterli kredim yok. - I don't have enough credits to graduate.

Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir. - If you are going abroad, it's necessary to have a passport.

to give birth
doğurmayı
give birth to
(çocuk/yavru) doğurmak
give birth to
dünyaya getirmek
have
{i} kumpas
have
{i} hile

Ben ne zaman hile yaptım? - When have I ever cheated?

Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı. - Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.

have
{f} kabul etmek

Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız. - We will have to take on someone to do Tom's work.

Tom'un kabul etmekten başka hiç bir seçeneği olmayacak. - Tom will have no choice but to agree.

have
{i} varlıklı kimse
have
{f} bulunmak

Son zamanlarda, ekonominin hızla geliştiğine dair sinyaller bulunmaktadır. - Recently, there have been signs that the economy is picking up steam.

Adil payına katkıda bulunmak zorundasın. - You have to contribute your fair share.

have
(fiil) sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak
have
{f} etmek

Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız. - If we are to be there at six, we will have to start now.

Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var. - I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.

الإنجليزية - الإنجليزية
have
throw

At the end of the normal gestation period the cow threw two calf mummies as large as cats.

yean
To give birth
calve
give birth to
bear a child, bring forth offspring; bring forth, originate, create something (as of an idea or vision)
to give birth
pig
to give birth to

    التركية النطق

    tı gîv bırth tı

    النطق

    /tə ˈgəv ˈbərᴛʜ tə/ /tə ˈɡɪv ˈbɜrθ tə/

    فيديوهات

    ... that they give birth to me and I give birth to them, and the ...
المفضلات