Şimdi üç yıldır İngilizce eğitimi almaktayız.
- We have been studying English for three years now.
Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
- I have to buy a new carpet for this room.
Onunla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to her.
Onlarla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to them.
Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.
- If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.
Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir.
- Mary intends not to give birth to more than two children.
Sadece birlikte biraz zaman geçirmek istedim.
- I just wanted to have some time together.
Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.
- I haven't yet met anyone I'd want to spend the rest of my life with.
Biz biraz şarap içmek istiyoruz.
- We'd like to have some wine.
Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
- We have to stop him from drinking any more.
Neyin doğru olduğuna inandığını açıkça söyleme cesaretine sahip olmalısın.
- You ought to have the courage to speak out what you believe to be right.
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Faturayı ödemek zorunda kaldım! Bir dahaki sefere, onlar beni davet etmek zorunda kalacaklar.
- I had to pay the bill! The next time, I'll have them invite me.
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Ben hile yapma niyetim yok. Konu ne?
- I have no intention of cheating. What's the point?
Tom'dan yardım isteme konusunda biraz tereddütlü olduğumu kabul etmek zorundayım.
- I have to admit I'm a little hesitant about asking Tom for help.
Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin.
- You didn't have to accept such an unfair proposal.
Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.
- Everybody will have to pitch in to save the environment.
Adil payına katkıda bulunmak zorundasın.
- You have to contribute your fair share.
Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
- If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
At the end of the normal gestation period the cow threw two calf mummies as large as cats.
... that they give birth to me and I give birth to them, and the ...