Koko'ya yeni bir evcil hayvan vermek istediler.
- They wanted to give Koko a new pet.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Bu kitabı sana vereceğim.
- I will give you this book.
Bana yapacak bir şey ver.
- Give me something to do.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Çiçekler güçlü bir koku yayarlar.
- The flowers give off a strong odor.
Bu kır çiçeklerinden hoş bir koku yayılıyor.
- These wild flowers give off a nice smell.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Ne demek istediğimi göstermek için size güzel bir örnek vereceğim.
- I will give you a good example to illustrate what I mean.
Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?
- What do you want to give Tom for his birthday?
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Zengin olsam, ona para vermem.
- Even if I were rich, I wouldn't give money to him.
Tom bana istediğin bir şeyi sana vermemi söyledi.
- Tom told me to give you anything you want.
Henüz pes etmek istemiyorum.
- I don't want to give up yet.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
This chair doesn't have much give.
A friendly voice on the phone welcoming prospective new clients is a must. Don't underestimate the importance of giving good phone.
... And for the changes that seem to give us lots of ...
... that we should give visas to people ' green cards, rather, to people who graduate with ...