Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Bende korkunç mide yanması var.
- I have horrible heartburn.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
I heart you (I love you).
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!