to force into a certain state; to compel

listen to the pronunciation of to force into a certain state; to compel
الإنجليزية - التركية

تعريف to force into a certain state; to compel في الإنجليزية التركية القاموس.

drive
dürtü

Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok. - Tom has no drive or ambition.

İnsan doğasındaki en güçlü dürtü, önemli olmak arzusudur. - The strongest drive in human nature is the wish to be important.

drive
muharrik
drive
(Bilgisayar) sürücüsü

Mary John'la çalışan otobüs sürücüsüne bitişik mi yaşıyor? - Does Mary live next door to the bus driver that worked with John?

Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün. - Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver.

drive
inisiyatif
drive
çalışmaya zorlamak
drive
(taşıt) sürmek
drive
(araba/vb.) çekiş
drive
yürütmek
drive
-e zorlamak
drive
şiddetle tahrik etmek
drive
{f} önüne katmak
drive
{f} (drove, --n)
drive
{i} düşmanı püskürtme
drive
sürüklenmek
drive
{i} top sürme
drive
{i} sürücü

Onun iyi bir sürücü olduğunu düşünüyor musun? - Do you think he is a good driver?

Ben onun iyi bir sürücü olduğunu düşünüyorum. - I think he is a good driver.

drive
{f} acele etmek
drive
(Nükleer Bilimler) sürgü
drive
sıkmak
الإنجليزية - الإنجليزية
drive
to force into a certain state; to compel
المفضلات