Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
Şirketin iflas edeceği hakkında dolaşan bir söylenti var.
- There's a rumor in the air that the firm is going into bankruptcy.
Şirket ile yakından ilişkilidir.
- She is closely associated with the firm.
O kolunu sıkıca kavradı.
- He clutched her arm firmly.
O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
İlk kez, onunla pek sıkı değildi.
- The first time, she wasn't very firm with him.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
- Jefferson believed firmly in the value of education.
Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
- I am firmly opposed to this.