Theodore Roosevelt ile savaşmak istemem.
- I do not want to fight Theodore Roosevelt.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
- Tom knows better than to fight with you.
Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar.
- I wish they would stop fighting.
Gerçekten hiç dövüşmek istemiyordu.
- He did not really want to fight at all.
Madenciler dövüşmek istemiyordu.
- The miners did not want to fight.
Tom kavga etmekten hoşlanmaz.
- Tom doesn't like fighting.
Kavga etmek benim tarzım değildir.
- Fighting isn't my style.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
- He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
Büyük bir tartışma değildi.
- It wasn't much of a debate.
Tartışmada onu tamamen yendim.
- I beat him completely in the debate.
Tom kavgaya karışmak istemiyordu, fakat başka seçeneği yoktu.
- Tom didn't want to get involved in the fight, but he had no choice.
Neden kavga ettiklerini bilmiyorum.
- I don't know why they are fighting.
Sonuna kadar mücadele edelim.
- Let's fight to the last.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
Müzakere ne zaman gerçekleşecek?
- When will the debate take place?
Tom lisenin münazara takımına katıldı.
- Tom joined his high school's debate team.
Başkanlık münazarasını izledin mi?
- Did you watch the presidential debate?
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Sizinle döğüşmekten usandım.
- I'm tired of fighting with you.
Bu görüşmenin saçma seviyesine yaklaştığını düşünüyorum.
- I think this debate is getting close to the level of the absurd.
Görüşme bu gece olacak.
- The debate will happen tonight.
Mark Twain tarafından söylenmiş sevdiğim sözlerden biri Döğüşte köpeğin büyüklüğü önemli değil, köpekteki döğüşün büyüklüğü önemlidir.
- One of my favorite quotes by Mark Twain is, It's not the size of the dog in the fight, it's the size of the fight in the dog.
Tom, Mary ve John'un niçin döğüştüklerini bilmiyor.
- Tom doesn't know why Mary and John are fighting.
Tartışmak için zamanımız yok.
- We don't have time to debate.
En ilişkili konuları tartışmak için zaman geldi.
- The time has come to debate the most relevant matters.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
- The eloquent scholar readily participated in the debate.
O, tartışmada uyuyor gibi yaptı.
- She pretended to be asleep during the debate.
Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
- Farragut captured New Orleans without a fight.
Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
- Without supplies, his army could not fight very long.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
Tom mücadele etmek için hazırdır.
- Tom is ready for a fight.
Artık mücadele etmek istemiyordu.
- She didn't want to fight no more.
Nobody used to care when players such as John Ferguson, Bobby Orr, Gordie Howe and Maurice Richard dropped the gloves, because they could play the game, too.
Well knew they both his person, sith of late / With him in bloudie armes they rashly did debate.
... in open-ended complex we must fight ...
... to fight for our privacy, or we'll lose it. ...