O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- He felt that something was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We've got to find out what happened to Tom.
Şimdi, ne olduğunu bulmak zorundayız.
- Right now, we have to find out what happened.
Ebeveynlerimin evine gelmek ister misin?
- Would you like to come to my parents' house?
Tom Mary'nin onun partisine gelmek istediğini duyduğunda gerçekten memnun oldu.
- Tom was really glad to hear that Mary wanted to come to his party.