Tom Mary'ye işi henüz niçin yapmadığını açıklamak için bir fırsat vermek istedi.
- Tom wanted to give Mary a chance to explain why she hadn't yet done the work.
Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
- The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
O, ifadenin tam anlamını açıkladı.
- He explained the literal meaning of the phrase.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
Meramını anlatmak için sadece otuz saniyen var.
- You've only got thirty seconds to explain yourself.
Den, he confided, I 'splained to de release man 'bout lookin' fur a settin'-down job, an' he jes' sorta motioned to de do'..
... This is a term the doctors use to explain patients that get ...
... First, choice. If I had to pick one word to explain Android's phenomenal growth over the ...