Ara sıra beklemek zorundasın.
- You have to expect that once in a while.
Umduğumdan daha uzun beklemek zorunda kaldım.
- I had to wait a lot longer than I expected I'd have to.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Otel beklentilerini karşıladı mı?
- Did that hotel meet your expectations?
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Oraya git ve daha fazla talimat bekle.
- Go over there, and await further instructions.
Tom beni beklemiyordu.
- Tom wasn't awaiting me.
Sözlükte o sözcüğe bakın.
- Look that word up in the dictionary.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
I expect that the troops will be defeated.
Let's in, and there expect their coming.
You are expected to get the task done by the end of next week.
... from the site which we cannot expect. ...
... And I did not expect that at all. ...