Bu çukuru bir şeyle doldurmak zorundayız.
- We've got to fill this hole with something.
Öyleyse sadece bu kartı doldurmak zorundasın.
- Then you just have to fill out this card.
Bu vazoyu suyla doldurdu.
- She filled this vase with water.
Köşedeki servis istasyonunda arabama yakıt doldurttum.
- I had my car filled up at the service station at the corner.