Öyle bir mazereti kabul edemem.
- I cannot accept an excuse like that.
İnsanlar mazerette bulunma eğilimindedir.
- People are apt to make excuses.
Onun gecikmesi için hiçbir bahane yoktur.
- There is no excuse for his delay.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
Mektubunu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim.
- Excuse me for opening your letter by mistake.
Senin özürlerini dinlemeyi reddediyorum.
- I refuse to listen to your excuses.
Bahane üretmiyorum, gerekçe buluyorum sadece.
- I don't make excuses. I only provide reasons.
Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.
- My nephew was excused on the grounds of his youth.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Öğretmen derse geç kaldığım için beni affetti.
- The teacher excused me for being late for class.
Bize bir saniye izin verir misin?
- Would you excuse us for a second?
Bana biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for a moment?
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.
... UH, EXCUSE ME, LONNIE. ...
... With half of college kids graduating this year without a college ' excuse me, without ...