Amerika'ya gideceksen, İngilizce konuşmaları öğrenerek daha iyi edersin.
- If you are to go to America, you had better learn English conversation.
Onların konuşmaları devam etti.
- Their conversation went on.
Bu sohbet hiçbir zaman olmadı. - Hangi sohbet?
- This conversation never occurred. - What conversation?
Ben o sohbeti hatırlamıyorum.
- I don't remember that conversation.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Fadıl her iki tarafın da telefon görüşmesine kulak misafiri oldu.
- Fadil overheard both sides of the phone conversation.
Ben sadece biz gitmeden önce Tom'la hızlı bir görüşme yapmak istiyorum.
- I'd just like to have a quick conversation with Tom before we leave.
Ortam iletişimi etkiler.
- The setting influences the conversation.
Sosyal ilişkiler iletişimi etkiler.
- Social relationships influence conversations.
After all this conversationing, Scottie, my usual dance partner, was getting antsy and wanted to dance.