Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
- He took a walk before breakfast.
Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
- Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
- He tried to break his son's habit of smoking.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The forecast says the hot weather will break by midweek.
He said he would see it through.
... By the end of 2012, over half of mobile ...
... before a game in the change room which, in the end, most ...