Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everybody has a breaking point.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
- He tried to break his son's habit of smoking.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The forecast says the hot weather will break by midweek.
He said he would see it through.
... >>Taylor Swift: Yeah. The ideas always end up in my phone, because it has a great recording ...
... the beginning and the end of an experience not much the middle ...