Esperanto, dünyayla kucaklaşmamızı sağlıyor.
- Esperanto allows us to embrace the world.
Onu benimsememiz gerekir.
- We should embrace that.
O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
- He embraced his relatives before he left.
Küçük çocuk köpeğini kucakladı.
- The little boy embraced his dog.
Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.
- Linda asked Dan to embrace her tightly.
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
- People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
And therewithall Sir Trystrames rode forth sore wounded to the lady ; and there she welcomed hym fayre, and eyther halsed other in armys.
... them, I chose to embrace and understand why ...
... But if we embrace different narrative forms, different ...