Onu rahatsız etmek istemedim.
- I didn't want to disturb him.
Seni rahatsız etmek istemedim.
- I didn't mean to disturb you.
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
- I didn't call on you for fear of disturbing you.
Hiçbir şey onu rahatsız etmez.
- Nothing disturbs her.
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to disturb you.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
A school of fish disturbed the water.