to detain

listen to the pronunciation of to detain
الإنجليزية - التركية
alıkoymak
{f} gözaltına almak
hold
{i} tutma

Tom barajın tutmayacağını bilemezdi. - Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.

Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı. - Tom tried to hold back his tears.

hold
savunmak (mevzi)
detain
engellemek
detain
geciktirmek
detain
geciktirme
hold
sığınacak yer
hold
arkası kesilmemek
hold
bekletme
detain
alıkoy

Seni alıkoymama izin verme. - Don't let me detain you.

Patronum beni 30 dakikadan daha fazla alıkoydu. - My boss detained me more than 30 minutes.

detain
yubatmak
detain
saklamak
detain
tutmak
hold
tutmak

Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır. - Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.

Sadece onun elini tutmak istiyorum. - I just want to hold her hand.

hold
farzetmek
hold
devam etmek
hold
{i} tutuş

Tom, Mary ve John'un el tutuştuğunu gördü. - Tom saw Mary and John holding hands.

Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü. - Tom saw John and Mary holding hands.

hold
yapmak

Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın? - I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?

hold
oluşturm
detain
alikoy
detain
alıkoy,durdur
detain
durdurmak
detain
alıkoyma

Seni alıkoymama izin verme. - Don't let me detain you.

detain
{f} mahrum etmek
detain
ertele/alıkoy
detain
{f} hapsetmek
detain
gözaltma almak
detain
mani olmak
hold
{f} alıkoymak
hold
{f} barındırmak
hold
{f} geçerli olmak
hold
sahip olmak
hold
{f} dayanmak
hold
{i} geminin iç tarafı
الإنجليزية - الإنجليزية
hold
Keep (someone) from proceeding by holding them back or making claims on their attention
{f} arrest, delay, confine
{v} to hold in custody, stop, keep back
Detention
cause to be slowed down or delayed; "Traffic was delayed by the bad weather"; "she delayed the work that she didn't want to perform"
To put under custody
When people such as the police detain someone, they keep them in a place under their control. The act allows police to detain a suspect for up to 48 hours
To hold or keep in custody
deprive of freedom; take into confinement
To restrain from proceeding; to stay or stop; to delay; as, we were detained by an accident
stop or halt; "Please stay the bloodshed!"
To keep back or from; to withhold
To detain someone means to delay them, for example by talking to them. Thank you. We won't detain you any further
to detain

    الواصلة

    to de·tain

    التركية النطق

    tı dîteyn

    النطق

    /tə dəˈtān/ /tə dɪˈteɪn/
المفضلات