Tom barajın tutmayacağını bilemezdi.
- Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.
Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
- Tom tried to hold back his tears.
Seni alıkoymama izin verme.
- Don't let me detain you.
Patronum beni 30 dakikadan daha fazla alıkoydu.
- My boss detained me more than 30 minutes.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Sadece onun elini tutmak istiyorum.
- I just want to hold her hand.
Tom, Mary ve John'un el tutuştuğunu gördü.
- Tom saw Mary and John holding hands.
Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü.
- Tom saw John and Mary holding hands.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
Seni alıkoymama izin verme.
- Don't let me detain you.