Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
- Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
- He tried to break his son's habit of smoking.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Not long after this event, Clausen became involved in another disciplinary situation and was broken to private—the only one to win the Medal of Honor in Vietnam.