to deal with; to make a business of

listen to the pronunciation of to deal with; to make a business of
الإنجليزية - التركية

تعريف to deal with; to make a business of في الإنجليزية التركية القاموس.

handle
{f} işlemek
handle
{i} kol

Bu araba kolay kullanılır. - This car handles well.

Kapıya yeni bir kol taktım. - I put a new handle to the door.

handle
{f} başa çıkmak

Durumla başa çıkmak benim için zor. - It is difficult for me to handle the case.

Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur. - It's hard to handle crying babies.

handle
{f} geçinmek

Tom'la geçinmek kolaydır. - Tom is easy to handle.

handle
(Tekstil) (işte) kullanmak
handle
tutma yeri
handle
(Tekstil) manivela
handle
tanıtıcı
handle
kapı kolu
handle
kontrol altında tutmak
handle
ellemek

Bunu çocuk eldivenleri ile ellemek zorunda kaldık. - We've got to handle this with kid gloves.

handle
kabza
handle
{f} ele al

Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın. - You'll have to handle it by yourself.

Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım. - I handled the problem the only way I knew how.

handle
halletmek

İnsan gücü eksikliği nedeniyle, biz bu görevi halletmek için beklentilerden daha fazla zamana ihtiyacım var. - Due to lack of manpower, we need more time than expectations to handle this task.

handle
{f} eline almak
handle
{i} tutacak
handle
{f} meşgul olmak

Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın. - You'll have to handle this by yourself.

handle
{i} çıkar yol
handle
{i} imkân

Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok. - There's no way I can handle this by myself.

handle
{f} ele gelmek
الإنجليزية - الإنجليزية
handle

They that handle the law knew me not - ''Jeremiah, 2:8.

to deal with; to make a business of
المفضلات