Bu, piyasadaki en iyi amplifikatör.
- This is the best amplifier on the market.
O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.
- He basically supported the free market system.
Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A friend in the market is better than money in the chest.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
- He is the manager of the marketing department.
Tom bit pazarında birkaç iyi alışveriş buldu.
- Tom found a few good deals at the flea market.
Tom şu anda alışverişe mi gidiyor?
- Is Tom going to the market right now?
O, borsada bir servet kaybetti.
- He lost a fortune in the stock market.
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
O, satmak için sığır besler.
- He breeds cattle for market.
O, pazarlamada çalışır.
- She works in marketing.
Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
- With work, we can expand our markets.